çikolatanın sağlıklısı olmaz. ister pancar şekeri kullansın ister mısır şurubu, ister başka bir şey. şeker insan vücudu için zararlıdır.

Basit şekerin sağlıklısı olmaz, vücuda girdiğinde totalde hepsi aynı zararı veriyor. Pancar şekeri de en nihayetinde rafine şeker, bi farkı yok.

pancar şekeri fruktozu yüksek tatlandırıcılar kadar keskin bir tatlılık vermez. o yüzden daha çok basmak gerekir. pancar şekerli muhtemelen daha zararlı.
bunu derken biskrem yiyorum, çaktırma.

saçmalıyosun bence.

senin kedine köpeğine yapılınca kötü tabii ama
hugelolcdn.com
o kadar sıkıntılı bir durum değil, özellikle kedi oynatmak için.
kediler zaten her fırsatta avcılık içgüdülerini kalibre etmek için hareket eden nesnelere-gölgelere saldırırlar.

değil ama sağlam dayak yersin o tavırla bugün yarın.

lazer tutarak hayvanla oyun da oynayabilirsin, eziyet de edebilirsin. Haliyle, çeşitli parametreler eklenmeden birşey ifade etmiyor hareket kendi başına.

Biri beni öyle oynatsa zannediyorum bir zaman sonra delirir lazeri tutana pençeyi gömerdim. Bu durumda ben uygun olmadığını düşünüyorum ama bilimsel bir kaynağa dayanarak değil empati yaparak elde ettiğim çıkarımlara dayanarak söylüyorum. Hatta ibnelik bence. O değil de yazdıkça sinirleniyorum, empatinin de bokunu çıkarmamak lazım galiba.

i.imgur.com
kedi çok huylanırsa noktayı yakına getirip tuzak kurup tutup kediyle oynarsınız olur biter. hergeleliğin lüzumu yok tabii.

Direkt gözüne tutmak kör ediyor, o ayrı ama oyun amaçlı tutmanın da psikolojik olarak zararı var. Avlanma güdüsünü tatmin edebilmesi için avının peşinde koştuktan sonraki aşamada onu yakalayabilmesi gerek; ama lazeri yakalamak diye bir şey söz konusu olmadığından bir süre sonra her yerde lazeri aramaya başlıyor hayvan. Yani neferkitty'nin de dediği gibi, hayvan avlanma güdüsünü tatmin edememiş oluyor ve bunun da olumsuz sonuçları oluyor.

benim köpeği oynatıyorduk ama hayvan saplantı yaptı resmen. uyuşturucu bağımlısı gibi tek istediği lazerle oynamaktı hep. gelip bizden lazer istiyordu hep. sonra ben de okudum psikolojilerinin bozulduğunu. lazeri ortadan kaldırdık.
çok zor unutturduk. 1 sene oldu nerdeyse ama hala arada gelip lazer istiyor. (yeri kazır gibi bir hareketi var, onu yapıp bize bakıyor)

BU arada bizimki farkındaydı lazeri bizim yaptığımızın. mesela bir süre sabit tutunca gelir pat diye patisiyle elime vururdu "oynat şunu düz tutma" diye.

Birisi, ben kopegimi gezdirirken lazer tuttu, kaynagini goremedim ama kopegim zaten hemen her turlu isik kaynagindan ve bilmedigi seylerden odu patlar. Beni surukleye surukleye eve goturdu o gun. Epey kufrettim o gun o zirtapoza.

@innerbliss;

yorumun çok güldürdü beni :) , yanlış anlamazsın herhalde, "çok zor unutturduk. 1 sene oldu nerdeyse ama hala arada gelip lazer istiyor."

çok fena :)

çünkü mars atmosferinden çıkabilmek için roket götürmek gerekiyor. Marsa fırlatma roketlerini ve gerekli katı/sıvı yakıt hücrelerini kargo olarak taşıyabilecek boyutta bir roketin dünyadan gönderilmesi ise fizik kuralları gereği mümkün değil(mevcut roket/yakıt teknolojimizle değil). Alternatif olarak birden fazla tur ile materyallerin gönderilmesi olasılığı var ki bu da şu an için planlanamayacak kadar uzak gelecekte görünüyor.

projenin ismi "mars one".
www.mars-one.com
tr.wikipedia.org

amaç zaten giden insanların yanına aldıklarıyla kendi başlarının çaresine bakabilecek şekilde yaşamaya başlamaları. yani koloni kurmaları. olurda sıkıntı olursa geri dönemeyecek olmaları üzücü tabi.

playtusu.com

ben de online başvuru yapmıştım buna almadılar beni :(

terraforming yapmadan marsa giden enayiler hihoha.

Bununla ilgili bir kaç makale vardı ingilizce. Bulursam edit'leyeceğim.

Yüzün şekli, kemik yapısı en önemli etkendi.

genelde olay gözlerde bitiyor.

Bugün fotojeniksem yarın değilim mesela ben bunun neresi simetrik

Indescribable, insanlar genelde kendilerini fotojenik bulmazlar zaten, o farkli bir durum.

Bunu yakın cevrendekilere soracaksin sen, belki de fotojeniksindir.

Genelde bazı kızlarda görüyorum hep aynı açıdan resim çekiliyor, ama karşıdan bakıyorsun mesela kızın burnu bir garip, o garipliği bertaraf etmek için bir açı yakalamış o açıdan çekiliyor resimleri. İşte bunlar hep Amerika'nın oyunları.

Normalde güzel/yakışıklıysa insan, hangi açıdan çekersen çek fotoda da aynı şekilde çıkıyor.

ben daha güzelim.

evet bence baya güzel

ne sonradan mı oldu? soruyu anlamadım. eskiden açıklardı şimdi neden kapalıları mı soruyorsun? eğer öyleyse 1979 İran İslam Devrimi.

@sheridans evet aynen onu soruyorum :)

diğer soruya cevap; kadın oldukça güzel bence.

(bkz: persepolis)

makyajsız hali çirkin bana göre.

Çirkin bir kadın değil bana göre ama cok daha guzel olan iranli kadinlar taniyorum ben.

evet sonradan. devrimden önce iran kadinlari gayet acik ve rahatti.

iranli bir tanidigim bizim su anki durumumuzun da onlarin o zamanki durumuna benzedigini söylemisti

Çok güzel

fraise +1. cırkın degıl guzel ama cok daha guzel ıranlı kadınlar var.

kadın bana ortalama güzellikte göründü. lakin videoyu kuzey avrupalı biri izlese büyük ihtimal bu kadını çok güzel bulurdu. kişinin büyüdüğü coğrafyaya bağlı olarak değişiyor çünkü beğenileri. herkes kendi bulunduğu çevredeki alıştığı, bildiği tiplerden sıkılıyor. farklı güzellik arayışlarına giriyor. en azından şu ana kadar benim karşılaştığım örnekler hep bu yönde oldu.

Iran devrimini okumani tavsiye ederim,kapanmak zorunda birakiliyorlar.

Kadin makyajsiz cekici ve guzel degil ama makyajli cok guzel. Yuzu makyaja cok uygun ve notr.

güzel

hoş hatun ama tipim değil :p

yalnız ben sabrina'ya takıldım, kadının adı mı o? sabrina diye iranlı mı olur be?

fraise + 1
Güzel bir kadın ama çok daha güzelleri mevcut. Aslında böyle olması daha iyi. Diğer iki videoda da dünya güzelleri yok ve bu da iyi aslında. Bir kadının güzel görünebilmek için saç ve makyaj modasının dönemlere ayrılmasını, fena olmayan ama bir o kadar da sıradan bir kadın üzerinden anlatması iyi olmuş.

Önceki dönemde açıklardı, o yüzden "Türkiye İran mı oluyor", "Türkiye Malezya mı oluyor" tartışmaları başladı.

kalbimi titretmedi.

çenesi hariç güzel bence.

ilizyon.

normal hali son derece sıradan, makyajla güzelleşiyor.

Güzel kadın. Güzel kadınların %80'inin makyaj ile güzelleştiğini varsayarsak makyajla güzelleşmesi benim için bir sıkıntı yaratmıyor.

evde 7*24 makyajlı dolaşacaksa; güzel

kadın güzel, sonda çıkan koreli de güzel, hepiniz güzelsiniz, bütün kızlar güzel..

nasıl aldırıyoz?

kulak temizleme çöpüyle mi alıcaz nedir ne değildir bi anlatsaydın

aman hacı abi ahmet maranki linkiyle gelme de...

bağırsakta toksin mi birikir len? tuvalete gitmiyonuz mu olm hiç?

lavman oluyor arkadaşlar bu işlemin adı.

aldırdım.

maranki tabii ki lan! önce geniş spektrumlu antibiyotiklerle bağırsak floranızı kazıyorsunuz, sonra her çeşit mayalı yiyecekten tüketip florayı geri getirmeye çalışıyorsunuz.

prolateriat, nasıl? bi hafifleme oldu mu?

abi ne diyosun acayip rahatladım. üstüne bi de keyif sigarası çaktım oh.

C.difficile enteriti olun da goreyim sizi ashshdnsgk

bizim bi arkadaş vardı rahmetli... benzetmek gibi olmasın...

i know what you feel bro.

aktar'dan gilaburu suyu al iç, denedim benim ağrımı dindirmişti.

minakop balığının solungaçlarından çıkan taşı kür yapıp içiyorlar taşı eritiyor diyorlar

Yanma için, Azosilin (doktor söylese daha iyiydi)

Taşın tekrar oluşmaması, var olan taşların daha rahat düşmesi için Rowatinex veya Virenal..

taş kaç milimdi loo?

9mm idi. Doktor kirildi dedi ama 2. SeAns kontrol edilecek.

Gilaburu ictim. Simdi belki taslar dusecek ama vu surec de cok sancili yahu. Penisteki yanma gecmiyor bi turlu

Rowatinex tasin bir daha olusumunu da engelliyor mu?

@okiler

Doktorum bana üreteroskopi sonrası, taşın bir daha oluşmaması için sabah-akşam iki kapsül Rowatinex içmemi söylemişti..

abi taştan numune yolla laba, üre taşı mı, okzalat mı belli olur. ondan sonra üreyse bazik diyet, okzalatsa ot türü şeyleri kısıtlayarak falan beslenip tekrar etmemesi için dua edecen.

yanmayı bir türlü geçirememiştim ben. habire su içiyordum, su içtikçe işiyordum ve yanma gitgide azalıyordu. "böbrek taşı" kelime öbeğini görünce bile tüylerim diken diken oluyor yeminle.

hayatımın en orgazmik anı taşın dalgadan fırlayıp gittiği andı benim için de. böbrek taşı denince sadomazo bi tebessüm gelir yüzüme :) yusyuvarlak taşlar çok zevkli oluyor.

Benim tas geldi kamista kaldi iste. Batiyor. Problem o. Sindilik bu problemi cozmem gerekiyor

kalmamıştır yaa, kalsa acısından duramazsın. kaldığına eminsen de üstten bastırarak sağımsal hareket yapmayı dene.

Tesekkur ederim onerileriniz icin

www.youtube.com

knowyourmeme.com

ben şahsen chad kroeger'in sesine bayılıyorum. ergenken de bolca dinledim, şimdi de dinliyorum. üzüldüm lan adamlara :(

bütün şarkılarının birbirine benzemesi bu mudur yani? zaten çoğu grup belli bir matematik üzerine oturtmuş şekilde müziğini, arctic monkeys gibi mesela. (a.m ile kıyaslamak gibi olmasın da)
ayrıca solistin sesi birçok metal vokalinden iyi sezarın hakkı sezara

sezarın ta mına koyim, bunları meşhur eden göthoşaflarının da

zaten öyle çok meşhurluk bir durumları yok ben hiç nickelback hayranı görmedim daha çok kötü şöhretleriyle tanınıyorlar

2001 civarı üniversiteye yeni girmişim, yurttayım, epey popülerdi. ağır takılanlar sod hafif takılanlar nickelback dinlerdi.

Yorum, kişiye verilen öğretilerce ortaya çıkar. Çoğu kişi sıfır önyargısız, muhteşem objektiflikte yorum yapamaz.
Aile yapısı, mahalle arkadaşları, okulu vs. nasıl bir iz bıraktıysa, kişi çevresindekileri buna göre yorumlar.

Onlara göre doğru olan, size mantıksız geliyorsa, bu etkenleri düşünün.
Sebebi göreceksiniz.

bilinen en eski uygarlıkları
blogs.swa-jkt.com
6bin senelik, ondan önce 4bin ya da hadi olmadı 14bin sene kabile toplumu desen, hepi topu 20bin senelik bir uygarlık var elimizde, primat bunlar, en yakın akrabaları şempanze, goril.
yani açıkçası ben kızamıyorum. malız lan hepimiz.

25 yil:d

sadece sevgiliyse sorduğun 21 yaşındayım, 21 yıldır sevgilim olmadı.
komple yalnızlık dersen, 3 yıldır yalnız yaşıyorum.

Sadece sevgiliyse, diğerleri sayılmıyorsa 1-1.5 sene falan sanırım

Soru ilk sevgilinizden sonra en uzun ne kadar yalnız kaldınız olmalıydı. Bu haliyle Ilk sevgilisi 15'inde olanlar için bile cevap ilk sevgilisi olana kadar geçen süre.

@douchebag bildiğin Öss moduna girmişsin :)

Çok uzun oldu ya valla geçen gün başlamadan biten bi ilişkiyi saymazsak rahat 5 yılı bulur.

Yalnız bi ara fena taktım nereye evriliyorum diye sonuç bulamadım insan miyim değil miyim arastiriyorlar

karşının aksisi 1981-1984 arası doğan efsanevi nesil misin sen de? öss falan :P

Duşbeg +1

Şaka maka 7 aydır yalnızım lan. Daha çok yalnız kalacağım sanırım.

Ben 90 doğumluyum, ben de öss'ye giydim abiley! Beni de ayanıza alıy mısınız?

28 yil.

1.5 yıl

Hep flort halinde oldugum birileri oldu ya. Sadece iliskiye verilen 'ara'larda birileri olmadi sanirim. En uzun max 2 aydir.

2 yıl

22 yıl 11 ay.

burada bir kaç ay diyenlere çok özeniyorum nasıl yapıyorlar acaba.

Rekor bende. Hep de bende kalacak. Seneyi de bilen biliyor.

8 ay

Minik abazalar sayılmazsa en uzun benimkiymiş demek. sözlük bana sevgili bul allahsız

tik atip atmaman umrumda degil de ne sikim bir tick atip atmama algoritman var cozemedim.

425 gün 11 saat.

evet

Evet ayıb olur.

kravatsız görüşmeye gidilmez.

Aga. Kravat giyersen ne kaybedersin ki? Yani bu kadar kucuk dusunmeye ne gerek var ki?

kravat yoksa takımın ne anlamı var ki a dostlar

taam lan vurmayın öldüm, takıcam :(

takim elbise giy demislerse kravat takmani beklerler tabi. kravatin mi yok?

Papyon tak bence.

kravatsız giyilen şeyin adı takım elbise değil ki

Takım elbisesiz iş görüşmesine gidilir. Bir yazılımcı olarak iş görüşmelerinin çoğuna kanvas pantolon-yarı spor gömlek ile gittim ve birçoğundan teklif aldım. Ama takım elbiseyle gel diyorlarsa tam takır gideceksin hacı.

Kiravatsiz takim elbise diyince aklima ilk polat alemdar ve tayfasi geliyor. Bence kseinlikle kravat takmalisin. Yani takim elbise ve kravat takip gel demeyeceklerine gore. Zaten kravatla gelmen gerektigini anlamissindir diye dusunmuslerdir.

sucuk da olur. kofte fln gibi sulu yemek degıl de mangal ısı etler, steak vs yap.

misket köfteden şaşma. yemeğe gerek yok, kayıntı yeter

macar gulaş

sarap ta biftek pisir. detayli tarif icin kutumu yesillendir.

rakı-balıktan şaşma derdim ama madem şaşıyorsun, mangalda tavuk kanat bonfile harika oluyor.

kuru et ya da fume et.

et degil ama ot olarak kaya korugu denemediysen tavsiye ederim.

hayır.

asla

hayır, her ürünün bir ederi var.

3 bin lira üstüne çıkmam iphone için.

500 tl olmasını bekliyom ben. param acayip kıymetli benim.

10 bin olana kadar piyasa da fırlayacak, yani evet, alınır.

Valla 10k cidden çok ama ailecek apple'ın köpeği olduğumuz için "EDİT: direk->direkt" 'asla' diyemedim hani bi durakladım. Şu an evde ayfonun aypedin her modelinden mevcut öyle diyeyim. Herhangi biri bozulduğu için yenisini almadık, hepsi keyfiyetten.

1000e düşerse alırım başkasına hediye olarak.
Kendime android düşünürüm yine

HTC, Samsung, Yeni çıkan çin markaları gibi.

Fiyat performans onemli. Sağlam android'ciyim ama 24 cekirdekli 64 gb ram li bataryasi 30 gun giden, 10 yil kullanilabilirligi olan bi apple olursa alirim 10 bine.
1200 e lg g3 aldim. 2 sene şıkır şıkır buna eminim. F/p tavan.

iphone 10 bin olunca muadilleri de 9 bin olacaktır muhtemelen. 3310lara dönüş yaparım.

maaşımın 15000 olması lazım gerek.

36 ay kredi çekip eşşek gibi gider alırlar.

kullanıcı içeriğine müdahale etme politikasından vaz geçmediği takdirde bedava da olsa almam.

turnuvaya katılacaksanız her işin bir tekniğini en azından 1 aylık bir kursla öğrenip ondan sonra kendi kendinize çalışmanız daha mantıklı bence.

yoksa öğrenilmeyecek bir şey değil düzenli antrenman ile insan her şeyi yapabilir sonuçta federer'e rakip olmayacaksınız , kolay gelsin :)

geç değil. ders almadan zor, ama duvar varsa biraz yardımı olabilir.

geç değil de güç olabilir.
göründüğü gibi kolay bi spor değil. ( en azından benim için )
az çok topla oynanan her sporu oynarım, sahada sırıtmam.
raketi elime aldığımda da slice'lar, drop shot'lar atacağımı düşünmüştüm :)
gelen hiç bi topu karşıya geçiremedim :/

deli gibi disiplin gerektiren bir spor. eklemlere düşman. kendi kendine olmaz gibi. menisküsüne dikkat et.

Ders almadan gerçekten zor. Nispeten ucuz olan bir kurs bulup 2-3 ay gitmenizde fayda var. Sonrasını kendiniz de azar azar geliştirirsiniz.

Ennn kötü ihtimalle, tenisten anlayan bir arkadaşınızın size ders gibi bir şeyler öğretmesi gerekir. Ama oynamayı bilen biri, yeni başlayan biriyle tenis oynamaktan hiç mi hiç zevk almaz, aklında bulunsun.

Sıfırdan kendin oynayıp öğrenmen çok zor.

ya profesyoneller için diyorlar onu, tenis oynamak ayrı dünya yıldızı olmak ayrı. 40 yaşında da başlarsın tenise bir şey olmaz. spor yapmanın yaşı yok.

tenis pahalı bir spor. raketinden tut da topuna kadar her bir şeyi pahalı. videoyla öğrenemezsin. vuruş tekniğini düzgün oturtamazsan birkaç ay sonra kolunu, devamında da bacağını eline alırsın. paraya kıy, gerekiyorsa biriktir, bir tenis kursuna yazıl ya da özel ders al.

tenis her yaşta öğrenilebilir ve oynanabilir ama futbol ya da basketbol kadar kolay değil oynamak. "öğrenmek" gerekir.

ben 26 yaşındayım 25imde üniversitenin tenis kursuna yazıldım. kız arkadaşım rusyadan raket hediye getirmişti aybolmasın diye giriştik. şimdi bana sorarsan en sevdiğin spor nedir diye 1. capoeira 2. tenis derim. manyaklaşma seviyesine geldim boş zamanımda youtube'dan paso video izliyorum. 2.dönemin sonuna geliyorum. hafta 1.5 saat hoca eşliğinde 8 kişilik kadroyla antreman yapıyoruz. son ders 3 kişiydik. hoca maç yaptırdı. 2 rakibimi de 6-0 yendim. demek istediğim kafayı koyunca yapıyorsun. şimdi boş vakitlerimde antrenörümle haberleşip oynuyoruz. kesinlikle geç değil. benim de amacım turnuva vs değil. ayrıca imkanın yoksa tenis tekniklerini youtube'dan öğrenebilirsin ancak iyi gözlemlemelisin yoksa aynısını yapıyor gibi hissedip çok farklı hareketler çıkartabilirsin hatta kendini sakatlayabilirsin.

ben de o civara yakın oturuyorum, şu sıralar işsizim, çok vaktim var sana öğretebilirim. raketlerim falan da var.

Kazanamaz.

istanbuldan bağımsız mv olabilmek için 100.000'den fazla oy alman lazım. bu da çok büyük bir reklam, çevre ve destek gerektiriyor.

Spefisik şeyler lazım, twitter fenomenliği mesela.

mümkünü yok.
twitter fenosu olma varsayımına ise şu sabahın kör saatinde iyi güldüm.

baldur2'nin cevabına niye tik atmadın? çok gerçekçi bir cevap. çok net kazanamaz. reklam vb. gibi şeyler olmadığı sürece istediği kadar proje gerçekleştirsin seçilemez. 'twitter fenomeni olmak' cidden çok komik olmuş.

size yeteri kadar oy verecek insani ikna etseniz bile sandikta o insanlarin cogu size oy vermeyi beceremez.

ciddi örgüt destegi haric bagimsizin sansi yok gibi.

Türkiye' de oy ekseriyetle partiye verilir, şahısa değil.

son seçimlerde bağımsız mv olanlara bak. Ya etnik bir kökenleri var ya da aşiret vs... bir kısmı da mesut yılmaz gibi yıllardır particilikten gelen insanlar.
senin senaryondaki adaylar da oldu ama hiçbiri kazanamadı.

İmkansız.

Bagimsiz cok zor. Bu arada her secimde oldugu gibi ailemde yine en az 3 aday var.film tadinda gunleri basladi bizim evin.

yapmak ve yıkmak gibi olmuş bu cümle

bina yapmak çok zordur, bi çok şey gerektirir yorucudur ve uzun zaman alır, yıkmak ise bi dinamite bakar ve anında toz olur her şey..

bir an için mutluluk değil, hayatta ulaşmayı amaçladığımız mutluluk için uygun geldi bu cümlesi bana

katılıyorum.
hayatının büyük bölümünde mutlu olduğunu söyleyen bi insanı inandırıcı bulmam mesela.. İnsan kolay alışır güzelliğe mutluluğa. Birşeye sahip olmanın mutluluğu 3 maksimum 5 gün sürer daha iyi bi iş daha güzel bi ev vs. ancak her manevi mutlululuk beraberinde yıkım tehlikesi getirir.
hayatımızın büyük çoğunluğu acı elem ve yaşama uğraşı.

Salt mutluluk duygusu açısından baktığımda genel olarak en az 2sebep/ya da değişken görüyorum diyebilirim. O anda mutlu olma eşiği/mutluluğa hazır olma durumu/mutlu olma isteği gibi duygular birinci sebep. Mutluluk veren olay/kişi vb.ikinci sebep. Ama birisi şunu diyebilir; aynı olay karşısında her zaman aynı ve eşit derecede mutluluk duygusuna sahibim. Bunu diyen insan tutarlı mı olur yoksa hasta mı bilmiyorum. Çok acı bir deneyim yaşarken genelde seni mutlu eden bir şeyle mutlu olman mümkün değil bence.
Ama mutsuzluk öyle mi azizim. Mutsuzluk öyle bizdendir öyle bizdedir ki yanına bir yancıya asla ihtiyaç duymaz.

@godoşu beklerken nasılsın tatlım :) umarım afiyettesindir. bilirsin senin yazdığın çoğu şeyi seviyorum.

evet şimdi godoşu beklerken mutlu oldu mu, inceleyelim.
Evet ben onun için bu dünyada bir amaç ya da araç değilim hatta hiçbir şey ve hiç kimseyim. Ancak kim kendisiyle ilgili iyi niyetli cümlelerden/sevgi gösterilerinden ya da abartırsak mesela iltifatlardan hoşlanmaz ki?
Yahu mutlaka hoşlanmayan vardır ama id, ego, süperegoysa buyurun; mutlak surette içinde bir yerler ısınır insanın. Mutluluğun bir şeylere bağlı olmadığını düşünmek bana polyannacılık gibi geliyor. Ama kendi içindeki duygu durumunu göz ardı etmek de aptalca. Bu sebeple iki değişken iki dinamik var diyorum.
Aslında godoşu beklerken böyle bakınca seninle ortak bir penceremiz var.
Mutsuzluk konusunda ise sanırım ben senin kadar iyimser değilim. Yani mutsuzluktan kaçmak ya da mutsuzlukta boğulmak gibi iki uç ayrım yapmadan şunu net bir şekilde söyleyebilirim dozunda mutsuzluk ekmek gibi su gibi bence yaşamımızda. Kaçmak için uğraşanlar vardır elbette ama ben eminim onların bile içinde bir yer mutsuzluğa koşmak istiyordur. Burada aklıma hep damar/bunalım şarkılar geliyor. Bilinçli bir tercih değil midir geceleri oturup eskileri düşünüp acıklı şarkılar dinlemek. Ben yapmam diyenin alnını karışlarım. Zaten ben mutsuzluğu korkunç ya da kötü olarak tanımlamıyorum. Olsun azıcık iyidir.

dawkinsin bu minvalde bir sözü var.
hayatta kalmanın birkaç temel kuralı var, ölü hale gelmek için ise sayısız neden.
misal işte, yemek, su, barınak bulup eş ayartıp çiftleşirsin.
ama yumurtalarını koruyamazsın, neslin tükenir, uçamazsın kaçamazsın neslin tükenir, kıtlık olur yiyecek kalmaz neslin tükenir, kızlar sana bakmaz neslin tükenir... tarihe karışmanın sayısız yolu vardır.

Pek de katılmadım. İnsanın kişiliğini hesaba katmamış. "Her şey seçimlerimize bağlı" derler; bu çok doğru ama bu seçimleri "Ben mutlu olmayı seçiyorum" gibi saçmasapan bir 3. sınıf kişisel gelişim kitabı cümlesi ile yaptığımızı sanmıyorum. Seçimlerin bizim kişiliğimizle birlikte şekillendiğini düşünüyorum.

zenciamacalismiyor "İnsan rahatlığa kolay alışır" demiş. Doğru ama zorluğa da alışır. İnsanoğlu ne versen alır bence. Ne versen daha fazlasını da ister. Bu ikisi arasında herkesin bir kişisel dengesi var. Bazıları daha açgözlü, bazıları daha kanaatkar olabilir. Bu ikisi bir arada olabilir. Sahip olduklarınla mutlu alıp daha fazlasını için uğraşmak mutluluğun kendisi olabilir. Kendi açımdan temel olmazsa olmazların dışında bir şeyleri kaybetmek anlık mutsuzluktur, bir zaman sonra zaten geçer gider. Bu büyük bir şey değilse yatmadan önce aklıma gelmez bile.

Mutsuzluk için tek neden nedir? Sağlığın yerinde ise, başını sokacak yerin varsa (ve yakın gelecekte olmama olasılığı pek görünmüyorsa), bir iki hayati meselede de sorun yoksa, mutlu olmaması için nedeni yok insanın. Bu demek değil ki sürekli ot çekmiş gibi kafa güzel dolanalım. İnsanın anlık mutsuzlukları olur. Anahtarını evde unutur, parmağı kapıya sıkışır, metrobüse binmek zorunda kalır. Böyle şeyler hep olacak. Eğer mutlu olmak için insanın kişiliği tüm her şeyin mükemmel olmasını bekliyorsa ve kronik mutsuzsa, o ömür harcanmış ve gereksiz yere heba edilmiş bir ömür gibi geliyor bana.

Bu konuda yapılmış çalışmalar gösteriyor ki, insanın ne zaman ne ile ne olduğu kendinde gizlidir. Burada mutsuzluğu ve mutluluğu yaşamdan alınan tatmin düzeyi olarak tanımlıyorlar. Tek sorunu para olan mutsuz bir insanın sorunlarını çözdüğünde, bir süre mutlu oluyor, sonra yeni hale alışıyor ve yeniden mutsuz oluyor. Birçok sorunu olan mutlu bir insan da yeni hale biraz daha uzun sürede alışsa bile alışıyor ve mutlu (tatminli) bir insan olmaya devam ediyor. Sonuçta anlık şeyler dışında, kimsek ona dönüyoruz. Kürkçü dükkanımız orası. Biz değişmeden de mutluluğumuz mutsuzluğumuz değişemez.

Ayrıca hayat tatmininin nesilden nesle fark ettiğini düşünüyorum. Y neslinin aynı şeyle daha mutsuz olduğu da bir gerçek.
Şurada bilimsel olmayan bir makalede Mutluluk = Gerçeklik - Beklentiler diye bir formül var. Beklentiniz gerçeğe göre yüksekse mutsuzsunuz, beklentileriniz düşük olduğunda daha mutlusunuz. Makalede anlatılan ise özetle, Bir Y nesli büyük politik ve ekonomik sorunlarla büyüdüğünden beklentileri az, ama gerçeklik onların beklentilerine göre yüksek olduğundan mutlular. Y nesli ise teknolojik bir bollukla büyüdü, Facebook'ta da milletin mutluluğunu izleyerek büyüyor. Böylelikle gördüğü şeyler kendisinde olmayınca mutsuzluk hissediyor. (Ek bilgi: Buna da bilimsel olarka "göreceli yoksunluk" deniyor). Y nesline ayrıca kişisel gelişim ile ilgili her türlü şey "Sen özelsin, sen bir tanesin. Dünyada senden başka bir tane daha yok" tırıvırıları ile de büyüdüğünden beklentisi kökleniyor. Böylelikle beklenti-gerçeklik arasındaki fark yüksek olduğundan mutsuz bireyler oluyorlar.

Burada erken Y ile geç Y'yi de ayırmak gerek. 1980-1985 arası Y'ler daha çok X özelliği gösterdiklerinden (daha doğrusu X nesli ile geçiş özellikleri gösterdiklerinden) genellikle daha mutlu bireyler. 1990 sonrası ise tipik Y nesli ve genellikle mutsuzluk yaygın. Örneğin, erken Y'ler kendilerini geliştirmek adına farklılaştırırken, geç Y'ler ise birbirine benzemeye çalışıyorlar ve bu açıdan da daha önceki nesillerden daha büyük bir nesil farkı doğuyor.

Ya da şöyle göstereyim. X ve erken Y'lerin büyüdüğü müzik (küresel olarak) metalin altın çağının verdiği enerik bir öfke ve renkli renkli pop müziklerin verdiği titreşim ile büyürken, geç Y'ler grunge gibi daha çok "Hayat ne kadar da dandik", "Yaşamak ne kadar da zor" temalı şarkılarla veya rap, hip hoptan gelen sinirli ama bir o kadar da bunalımlı sözlerle büyüdüler.

Özetle, bu mutluluk nesle de bağlı. Nesil zaten kişiliği de şekillendiriyorlar.

benim söylediğim bir söz de şudur;

mutluluğun tanımı yok, mutsuzluğun çok...

Kısmen evet, kısmen hayır.
Şöyle açıklayayım kendimce:
Hani hep derler küçük şeylerden mutlu olmak, işte mesele orada yatıyor. Sizin mutluluk bareminiz nerde?
Tam tersi de "mutsuz" olmak için niçin tek bir sebebi yeterli görüp mutsuzluğa balıklama dalıyoruz. Niye?
Neden o ufacık bir hadise bizi mutsuz etmeye yetiyor ya da biz hemen kendimizi mutsuz/huzursuz/sıkıntılı hisstmeye başlıyoruz. Bence mutsuzluğu getirdiğini düşündüğümüz faktörleri çoğaltmamız lazım. Yani "bugün şu oldu, aaa çok mutsuzum, çok moralim bozuk, çöküntüye girdim" vs.vs.vs. gibi detaylar "1" ile tanımlanmamalı, artmalı. Çok çok sayıda olursa mutsuz olmalı insan, "1" iken değil.
Umarım anlatabildim.

karın kaslarım iflas etti, yanlarım ağrıyo. aro.

izledik, polisin tepkisi az bile kalmış bana göre; sonrasını da merak ettim:)

jajhahaha. izledim

Umarım dediğini yapmıştır..

polis kitap sevgisini farklı bi boyuta taşımış

en son tabii

2012 ve sonrası

fak dı mörfi

edit: ya da Screw the murphy

who the fuck is murphy?

ingilizce'de de murphy's law diye geçiyor.

screw you murphy! güzel olur bence. fuck çirkin olur.

murphy is my bitch

murphy my ass

say my name muphy! say my name!

only murphy can judge me?

sen abartıyorsun.

kalıplaştırmamak lazım. nargile içen kadın nargile içiyordur.

nargile içen kadınlardan hoşlanmıyorsan, bu ayrı bir konu tabi.

nefes alanları da kezban bence...

tespih de sallıyorsa evet, dediğin gibi olabilir.

anasının nikahı. değil tabi lan.

abartmanın uç noktasındasın.

Maganda değildir tabii ki. Ben de nargile ve sigara içen insanlardan kadın/erkek hiçbir türlü hoşlanmıyorum ama maganda da değiller, abartıyorsun.

nargile icen kadin veya erkekten hoslanmiyorum. sanirim senin tabirinle bana biraz maganda geliyorlar.
sigara+,K

mini etek giyene yollu demek gibi bir şey bu bence.

sigara ve nargile içmiyorum ama bu kalıplaştırma zihniyetinden tiksiniyorum.

Feodaldir

kadınına bağlı

değildir. fukur fukur yapmadığı sürece.

Değildir, abartıyorsunuz. Tütün mamulleri kullanan insanlar hoşunuza gitmeyebilir ama maganda diye nitelendirmek çok çirkin. Keyif aldığı bir şeyi başkasını rahatsız etmeden yapan bir insan neden maganda olsun ki?

Ayrıca neden sadece kadınlar? Nargile içen kadını size maganda gibi gösteren etmenler erkeklere etki etmiyor mu? Bayılıyorum su seksist çıkarımlarınıza.

seksi kadındır. her türlü tütün ürününü icen kadınlara selam ederim.

www.emrkoruma.com

kaktüs :/

manyetik alanlar insana zarar vermez.

better call saul'da adam metalimsi bi battaniyeye sarılıyordu neydi o.

eve faraday kafesi yaptır.

rf protective suit giyerseniz elektromanyetik dalgaları elbisenin bastırma derecesi kadar bastırırsınız. elbisenin içerisine çok çok az girebilir ancak.
evin camlarına ve tugla duvar olan yerlere rf film uygulaması yaparsanız da büyük ölçüde korunursunuz.
www.google.com.tr

gerek var mı? tartısılır. ICNIRP'ye gore sıkıntı yok. ama zamanında kursunda zararsız diyorlardı.

rautir diyenin dilini eşek arısı soksun.

2

2 güzellllllll

ölümüne 2

Ruutır. Mesela tahminimce kelime rooter olsaydı ruğtır gibi okunurdu.

Esek arisi da soksa 1-rautir. Sonucta rooter diye yazmiyoruz.

ridır.

ikisi de doğru. biri uk, biri us ingilizcesi

rautır
raudır
ruuta
rauta

dilinizi eşek arısı değil, eşeğin kendisi de soksa 1.

hatta (1): www.merriam-webster.com
hatta (2): www.youtube.com

roytır

rutzır

üniversitede network hocası rautır diye telaffuz ediyodu. ingilterede okumasından kaynaklanıyor olabilir.

s.a. sanayiden geliyorum
bu bahsettiğiniz şey rotil olsa gerek.

Roytır

jamiryo

Rautir. A ile u o sesi gibi çıkacak ama. R(a)o(u)tir gibi bir sey.

rıutı diye okunur. tabi orada çok ses şeysi var, hiç fonetik uğraşamıcam. siz rıutı diye okuyun ama.

onlarda karakteristik bir burun oluyor, bizdeki karadenizli burnuna benziyor sanki biraz.

çünkü öyleler. bizdeki karadenizliler gibi yahudilerin de burnu aynı şekilde büyük oluyor.

örnek olarak Adrien abimiz:
cdn-www.i-am-bored.com

ırksal sterotip olarak yahudi burnu var yahu çünkü - demek değil ki tüm yahudilerde var gerçi, hakeza yahudi bireylerin genetik havuzları pek dar değil.

yani aslında anlamaya çalıştığım yahudi bir din tanımı değil mi? tüm hristiyanlar koca götlü o zaman onun gibi bir şey mi? hihi

kan ve paranın kokusunu alabilmek için evrilmişler.

@neira ethnoreligieuse grup yahudiler (türkçesi ne bilemedim gerçekten) - ve ne kadar dıştan girmek mümkün olsa da, hristiyanlık gibi değil durum.

karadenizlilerin burnu büyük ama bu karadeniz bölgesine has bir şey olduğu için değil mi? yahudilerin içiçe olduğu bir yer var da orada mı burunları büyük ay kafam karıştı iyice :)))))

eksisozluk.com

aynı soydan geliyorlar, bozulmadan...

@neira musevi ile yahudi arasında fark var. din olarak musevi olup yahudi olmayanlar var.

Musa, yahudilerin inandığı peygamberlerden biri. Musevilik Musa'dan geliyor. Her yahudi musevi olacak diye bir şey yok. Bir insan yahudi soyundan gelip ateist de olabilir. Ateist olması yahudi kimliğini etkilemez. Annesi yahudi olan biri dini inancı ne olursa olsun yahudidir. Değişmez.

aslen o burun geyiği 12. ila 13. yüzyıl dolaylarında çizimlerde ortaya çıkıyor, öncesinde yok falan. avrupa'da belli bir yahudi genetiği var mı tartışılır açıkcası, ama doğru olması da gerekmiyor. yahudi düşmanlığı, anti semitlik, öyle modern ırkçılık ile ortaya çıkan birşey değil hakeza. koyu ten geyiği de var örneğin karikatürleştirmede yahudileri yahut ayak geyiği var bazı yerlerde. bir süre kızıl saç da dolanmış etrafta ama sonra sönüp gitmiş o kızıl saç sterotipi.

onun dışında, ilk sorundan bağımsız olarak, yahudiler avrupa'da görece oldukça "topluca" yaşıyorlardı. hakeza örneğin, yahudi mahalleleri vardı, getto sözcüğü o mahallelerden geliyor. gene yahudiler bazı yerlerde şehir surlarının içerisine sokulmuyorlardı, falan filan. çoğu yerde yahudilerin birkaç iş haricinde herhangi bir iş yapmaları da yasaktı, bu da etraftaki başka yerlere gitmelerini anlamsız kılıyordu gene. yahudi komüniteleri de vardı ve yahudiler bunların içlerinde yaşıyorlardı istisnalar haricinde - her yerde de yahudi mahalleleri yaygındı. eski yahudi mahallelerini görmen işten değil yahudi nüfusu barındırmış şehirlerde.

@thracian senin kullanmak istediğin sözcük ibrani olmasın yahudi değil de?

bizim karadeniz burnuyla aynı neredeyse. hatta sarışın olsalar karadenizlilerle bağlantılarını araştırırdım bak.

murderbymedia.files.wordpress.com

edit: bu arada cevapları inceledim de, yahudilik ya da musevilik hem soy hem de dini belirtirken kullanılabiliyor. kelimelerin etimolojisine inmeye gerek yok sanıyorum.

anaa bu aynı benim burnum:( yörüküz biz aaa kandırdılar mı beni :(

lh3.googleusercontent.com

buna mutlu tüccar burnu deniyor internetste.

Genetik.

hebrew nose diye bir sey var, bir stereotip olarak kullaniliyor.

görülmez. zamanında denedim, olmuyor.

aynı şekilde mikroskopla da gökyüzüne baksanız yıldızları göremezsiniz.

fotoğraf makinesi lensleri makro gösteriyor da bu dürbün ve sairde net ve düzgün görüntü alınmıyor.

odaklanamaz.

bunu fotoğrafla uğraşanlar daha iyi bilecektir.. bana makro diye gösterdikleri, ters tutunca lenste bir noktayı aşırı net, etrafını da hafiften bulanan şekilde göstermesi.
makro denince aklıma gelen de bu.
sorunun açıklamasında çok yakın/net denmiş, net göstermeme sebebi lenslerin dizimi, sayısı ve büyüklüklerinin sırası.
optikte iyi değilim, ay yardım edin fizikçiler diye bağırasım geldi... :(

abi lavman yaptır git. aynı şey. sdfs

ayrıca bana sanki sırf su kaybettiriyomuş gibi geldi eğer öyleyse sırf tatmin olmak için 30 kat giyinip yarım saat koşman yeterli

ahmet maranki'den sonrasını okumadım.

Bence bu bildiğimiz Danone Activia ayarında bir sıçırtıcı.

herkes bişey yazmış eyvallah ama kimse anlamamış galiba ne demek istediğimi.biraz detaylandırayım bari.
hani hayvanlara bazı ilaçlar veriliyor.bağırsaklardaki parazit vesaireyi temizlesin diye.hah işte onun insanlar için olanını sordum ben.

sindirim sisteminde vücut hücrelerininden daha fazla sayıda mikroorganizma var.
bunlar sindirimine el atan faydalı yaratıklar. neden bunları dışarı atasın ki?
toksin birikmesi, oksijenlenmiş su, alkali su, safra taşı düşüren reçeteler.. bunlar hep bullshit.

geçen tvde bi prof bokun oluşumunu anlattı, şu kadar lif al, bu kadar su iç, hacimde şu kadar artış olsun, bu sindirime şu faydaları sağlar, şu şekil rahatlatır, vs vs, anlatmaya başladı tam, ulan o kadar müthiş anlatıyor ki bokun imalatını, hüsu içinde izliyordum, annem yanımda, ayy dedi, kapatmaya yeltendi, "o kumandayı bırak dostum" dedim, engelledim. prof iyice detaya girdi, 100 gr bok için ne kadar lif ne kadar su alınırsa sağlıklı bir sindirim, gazsız kabızlıksız bir dışkılama olur onu anlatıyordu tam, programcı sözde "sağlıkçı" sunucunun midesi kalktı, "hocam kapatalım bu konuları" dedi.
reyting yüzünden, kibarlık yüzünden... bu mühim mesele es geçildi.
(bkz: kitsch/#1765356)

Benim bildigim söyle oluyor öncelikle bagirsaklarındaki yararli yararsiz parazitlerden kurtulmak icin antibiyotik tedavisine basliyorsun yani 2 hafta boyunca hergun 1000mg antibiyotik iciyorsun bu senin bagirsak floranin icine ediyor daha sonra hemen akabinde turşu,peynir,yogurt ve kefir diyetine basliyorsun onceligin bunlar oluyor. Bunlar bagirsaklarinda yeni floranin olusmasini saglayan yararli bakterileri olusturuyor. Tabi bu hemen olmuyor ozellikle kefiri surekli icmen gerekiyor. Ayrica hatirladigim kadariyla bagırsaklar icin ikinci beyin deniyor. Sebebide tum hastaliklarin cikis noktasinin orasi olmasi yani sen bagirsaklarina iyi bakmazsan hasta olmaya adaysin ama saglam bir flora olusturursan turp gibi yasarsin

ulan insan neden anormal kötü kokulu dışkısını sorun eder ki?
bu arada başlangıç ve devam paketi ayağına iyi gömüyorlar. en az iki kutu alacan, 90 tl eder.

kardeş bu motivasyonla spora başlarsan en geç 1 ay sonra bırakırsın. öyle olmuyor o işler maalesef.

yeterince çalışırsan bi gün böyle bi kız arkadaşın olur.. belki:
38.media.tumblr.com
hadi şimdi git, ağırlık kaldır.

9gag.com

Ben nerdeyse 1 yıldır düzenli spor yapıyorum. Çok klasik olacak ama kendim için istememiştim :)

@meta aradığım buydu, çok teşekkürler

www.reddit.com

Ben de öyleyim. Müzikte kadın sesinden hoşlanmıyorum pek ve bunu ben de düşünmüştüm. Bilen var ise yazsın, biz de aydınlanalım.

Erkeğim. Kadın vokallerin söylediği şarkıları daha çok severim ama benim sevme nedenim kadın vokallerin slow şarkıları erkeklere göre daha fazla hissederek söylemesi.Yani en azından bana öyle geliyor. Şarkının barındırdığı duyguları daha çok yaşıyorlar gibi gibi..

şarkının türüne göre değişiklik gösterebilir cevabım ama genel olarak o sözlerin sana bi erkek tarafından söylenmesi düşüncesi daha mantıklı geliyordur. bazı sevdiğim kadın vokallerin şarkılarını bi erkek söyleyince etkisi kayboluyor bana göre, belki böyle bir şeydir.

vokallerin gevelediği saçma sapan lyriclere dikkat edecek kadar kötü bir müzik dinleyicisi değilim çok şükür.
sesi iyi terbiye edilmiş her vokali her cinsiyeti takdir ederim ama vokal boş netice itibariyle.

Hiçbir alevi "Aleviler" ve "Müslümanlar" diye ayrım yapmaz bundan emin ol eğer yapıyorlarsa asimile olmuş demektir. Ayrıca entryde ki çarpıklık derken ne demek istediğini anlamadım.

bizim bakış açımız her zaman olduğu gibi hiç bir şey üzerinde hiç kadar etkisi olacağı için bir önemi yoktur.

dünya tr.wikipedia.org

şöyle bir din varken. insanların neye nasıl inandığı inanırken ne olduğunu tartışmak bile artık geride kalmalı.

gerek yok.

en yakın iş arkadaşım yehova şahitlerinden. ev arkadaşım ateist. patronum hindu. eski sevgilim budist. ev arkadaşım hariç hepsini çok seviyorum, çünkü ev arkadaşım sifonu çekmiyor. başka bir şey dememe gerek olduğunu sanmıyorum.

ilkokul 5 ve 8 de, o zaman tam orta öğretim olmuştu...

Sıra arkadaşım aleviymiş. Ordu'lu. ki alevilik ne bilmezdim. 3 sene beraber oturduk. bir kere bile konu olacak durum olmadı.

hala en sevdiğim ilkokul arkadaşımdır.

musluman. alevilerin sunnilerle bir problemi yok. her ne kadar yakilsa da, dovulse de, katledilse de kin gutmuyorlar. bu ne tur bi naiflik bilemiyorum. hicbir alevinin sunniye "hmmm sunni misiiiiin??? hmmm" dedigini duymazsin cunku umrunda degik hangi mezhep/dine ait oldugu. karakter on planda.

Entryde bi çarpıklık yok sadece saygı duydugumuz kişilerin resimlerini asıyoruz olay bu. Müslüman alevi diye bir ayrım da yapmadim bugüne kadar bir alevi olarak. Sadece camiye gitmiyoruz bunun sebebi de hz.ali'nin camide namaz kılarken öldürülmüş olmasi. Bence ayrım sadece kültürel farklılıktan geliyor.

Alevileri müslüman kabul ederim. Sünniyim.

Ama Hz muhammed'i kabul etmiyorlarsa o zaman durum değişir

Alevilik İslam dini ile eski Türk inanışı olan Şamanizmin sentezlenmiş halidir.
Sünnilik ise İslam+Arap kültürünün sentezlenmesidir.

"Tabii ki müslümanız" diyen bir aleviye rastlamadım ben hiç, genelde "onlar da müslüman" diyen müslümanlar gördüm..
Takılmamak lazım böyle şeylere herkes nasıl istiyorsa öyle tanınmasını kendini, neye istiyorsa ona inansın, başkaları karışmasa her şeye ne kadar güzel olacak..

Alevilik mezheptir fakat günümüzde mezheplikten çok felsefi ve kültürel bir anlam ifade ediyor. Temelinde tabii ki Müslümanlar, bizim kişisel olarak Aleviler Müslüman değildir diye bir ayrım yapmamız söz konusu olamaz. Fakat Alevi olan kişi kendini Müslüman hissetmiyorsa, ki bence dünya üstünde kimse Müslüman olmamalı, o zaman biz de bireysel anlamda o kişiyi Müslüman olarak görmeyiz. Lakin bunu Alevi toplumunun geneline yaymamız hata olur.

ben hem alevi hem sunniyim hem de mezhepsiz

bunu aleviler de tartışır kendi arasında. Hatta aslında mecusilikten geldiğini alevi kelimesinin kökeninin alev olduğunu savunan da var.
Ben alevi bir aileden gelen ateist olarak, aleviliğin aslında islam olmadığı sadece baskıdan kurtulmak için islam kılıfı ardına saklanan ayrı bir din olduğu kanaatindeyim. Tabii şu da var bir kişi ben müslümanım ve benim yorumum budur diyorsa o kişi müslümandır benim gözümde. Din ölçülüp tartılacak bir şey değildir sonuçta tamamen kişiseldir.

put yasak tasvir yasak. aleviler kutsal zatları tasvir ediyor. müslümanlar da kara bir binanın etrafını dönüyor 7 defa, kara bir taşa yüz sürmek için birbirini eziyor, ve hatta "şeytan" taşlıyor.
farklılıkta çok benzerlik var.
inançsız birinin gözünde hiçbirinin öbüründen farkı yok. aleviler biraz daha kafa tabii.

@nyist_ + @turuncu tonlarda:
hiçbir alevi mi? aleviler içinde okudum ve kültürlerini biliyorum yeterince. ayrıca, o entry'yi yazan aleviyse yine teorin çökmüyor mu? sonuçta "kabe'nin etrafında umarsızca dönen müslümanlar..." diye ifade var orada. kabe alevilerin kabe'si değil mi? ayrıca "müslümanlar" diye ayrıca ifade edilirken aleviler içine girmiyor mu ki özel olarak ayırıyorlar?
-------------------


ayrıca hem alevi hem de ateist olduğunu iddia eden, kuran'da gusül abdesti olmasına rağmen "yo, biz gusül abdesti almıyoruz. kişi kendisinin temiz olduğunu hissederse yetiyor" diyen alevi arkadaşlarım da oldu. ateistlerin nedense en çok alevi kültürünü her şekilde savunmalarına hayret ettim.

@godoşu beklerken: yahu meraktan soruyorum. alevilik kültür mü, yoksa mezhep mi diye. yoksa hzl ali düşmanı değiliz haşa. çünkü zaten sahabileri de severiz, peygamberimizin yoldaşlarını da. ama hiçbir sahabeyi peygamberimizin üstüne koymayız ki. ayrıca tarihteki yanlışlar, şu an yapılan yanlışları veya olayları sorgulayamayacağımız anlamına mı gelir?

ünlü devrimci ve alevi ozan, "emekçi" roll dergisine bu konu hakkında açıklama yapmıştı. artık aleviler, aleviliğin ayrı bir din olduğunu itiraf edebilmeli diye. hatta alevilin 5000 yıllık tarihi mi ne diye de bir kitap çıkmıştı bir ara.

aslında bir din, fakat islam database'ini kullanıyor diyebiliriz. bir başka yönü de göçebe türkmenlerin official müslümanlık yöntemi olmasıdır.

şii sünni diye de bir ayrım var ve millet birbirini öldürüyor bu farklılıktan ötürü. bundan yıllar sonra alevilik de kendi başına buyruk farklı bir oluşum halini alabilir. halbuki en başta sadece müslümanlık vardı, öyle de kalmalıydı. ne diye böyle dallandı budaklandı yani bunu anlamıyorum. hepsi müslüman tabii sözde.

entryde çarpıklık yok, entry komple çöp. cümleler düşük ne dediği anlaşılmıyor.

yapmamaları kısmı yapmaları olursa biraz anlam kazanıyor.

bir de kabe taşı etrafında dönmek -hac yani- tüm müslümanlara farz. alevilerde müslüman olduğuna göre burada umarsızca dönme fiilini alevilerde gerçekleştirecek. bu noktada sorun var bence de.

50 tane alevi arkadaşıma sormuşumdur şu aleviliği anlatın bana biraz nedir nasıldır naparsınız felan filan,50 side farklı şeyler anlattı bilir bilmez şekilde.
işde aleviliğin en büyük problemide bu.BELİRSİZLİK.

islamın 6 şartı var farzları değil. bunları kabul eden müslümandır. gerisi boş ötesini sorgulamak da kimseye düşmez.

ama aleviyim ayağına ateist olan çok insan var onları saymıyorum.


ayrıca alevilerin yobazlarının yobaz sünnilerden hiç farkı yok.

partizan +1

@angelus +1

Mesela benim babam ve baba tarafındaki çoğu kişi ateisttir, ancak alevi kökenli olduklarından dolayı alevi kültürünü sürekli yaşatırlar kendi içlerinde. Günümüzde bazı kesimler için de yaşam şekli olabiliyor yani.

hiç linç edilmedin hadi gene iyisin. :)

bunu söylemek bize düsmez. ama alevilerin %99'u tıpkı bir ateist gibi yaşar. çoğu islamın ilk şartı olan kelime-i şehadet getirmeyi bile bilmez.

yav o bazen troll bazen değil kafasına göre takılıyor.

Ben de bir ara merak edip bakmıştım, sözlükte epey eski bir yazar imiş, badi listemdeki arkadaşlar da epey seviyor kendisini, onlara itimatım var. Ama sanırım bir ara "yeter ulan" dedi ve trolle bağladı.

Ben öyle şeylere gelemiyorum şahsen, duyuruda nickini görünce "serin hikaye" deyip geçiyorum.

hangi diziymiş bu?

coco da geçen müge anlı seyretmekten okulu uzattığını filan söylüyordu. yersen yani.

sözlükte epey eski bir yazar. uzun senelerce çok sıradan ve çok sıkıcı şeyler yazmış. burada yazdıklarıyla ve stiliyle alakası yok.

düzenli bir şekilde sıkıcı şeyler yazarken sonra 3 sene önce filan aniden yazmayı bırakmış. tam o sırada "tesadüfen" duyuruda hikayeler anlatmaya, fantastik bir kişilik olarak kendisini sunmaya başladı.

kişisel notum: duyurularında eskiden eğleniyordum yazıyordum ama artık kabak tadı verdi. bir de kaç yaşında insanların bu kadar insanı aptal yerine koyup, hikayeler uydurup, sonra dakka başı kontrol edip cevap verecek kadar boş olmaları iyice içler acısı geliyor bana. bu nasıl bir eğlence anlayışı? nasıl bir eziklik :(

sana ne biz eğleniyoruz, trollse millet onu bilerek cevaplıyor zaten, herkesin keyfini kaçırma diyorlar. işte ben böyle keyife, böyle gençliğe güzel şeyler söylemiyorum içimden.

@mea maxima culpa
breaking bad

bence de troll değil ama yazmayı seviyor, ilginç hikayeler anlatıyor, duyuruda güzel bir renk bence.

@elitist coconun sözlükteki yazdıklarına bakın. gerçek anlamda sıradan ve sıkıcı şeyler. burada yazdıklarıyla hiç alakası yok. birden sözlükte yazmayı bırakıp burada yazmaya başlıyor.

bilinçli yani.

ha bir kısım kendi hayatından, bir kısım arkadaşlarından esinlenip hikayeler uyduruyordur o başka.

coco selam, yeme bizi bu kadar.

@sheeper serin hikayeymiş :) Antepli bir esnaf breaking bad seyredip iflas ediyor.

3 sorunun da cevabı sırasıyla. Evet. Evet. Evet.

Troll denilince akla sadece provokatör ya da sürekli birilerine küfür eden insanlar geldiği için yakıştırılamıyor sanırım.

duyurudaki öykülerini beğendiğimi sözlükte de yazmıştım. sanırım sözlükte ilk yazan da benim:)

troll değil fenomen

ayrıl coco

Troll olduğunun bence zaten herkes farkında da, hep ilişki sorusu sorduğu için millet tecrübeli imajı çizmek için duyurularının altına destan döşüyordu. Böyle bir dolu kolpa hesap var zaten sitede.

sevgili coco. yazdıkların samimi ve tutarlı oldukça cevap veriyoruz biz de. ama son zamanlarda tutarlılık kalmadı. kusura bakma.

misal müge anlı seyrettiğin için okulu uzatman filan çok fantastik :)

Antep'te breaking bad izlerken iflas eden esnaf abi gibi.

"Bisikler hastaligi" varsa verilir, neden verilmesin... Ama olay kaliteli bir ulasim araci sahibi olmaksa Yanaga D'elight alip gec 5000 tl'ye :)

verilir. 2500 lirayı gömeceğin diğer yatırımların çok azı hayat kaliteni bisikletin arttırdığı kadar arttırabilir.

Hayat kalitesi derken sağlık vs diyorsunuz sanırım

ihtiyaç olduğunu hissediyorsanız neden olmasın, ama bu hareketten evvel 800, 1300 liralık bir bisiklet ile epey vakit geçirmiş olmanız lazım sanki, du bisiklete başlıcam ben dedikten sonraki hareket değil öyle bir alet almak,

yol alırsın, mtb miş olayım dersin tam tersi olur en basitinden.

verilmez.

kafa dağıtma, gelişkin uyluk çevresi, eve tıkılıp kalınmayan güneşli günler... gibi muhtelif faydalar.

Verilir.

Neden verilmez, neden verilir?

Bütçeni sarsacaksa, bisiklete hakim değilsen, heves mi kalıcı hobi olduğu konusunda karara varamadıysan pişman olman muhtemel.

Ama bu benim hayatımın bir parçasıdır, iyi de korur kollarım çaldırmam diyorsan, bütçeni de çok zorlamayacaksa al gitsin, hayırlı olsun :)

farm8.staticflickr.com

Verilmez. Manyaklık bence.

Bazen manyaklıklar denenmeli sanki, bilemedim :)

verilir. bisiklete yabanci bir millet olunca 2500 tl vermek abarti olarak algilaniyor.

izmitte bisiklet kullanmak çok zor. ezerler seni

@sta
sahil fena değil yav:)

Geçici heves olup olmadığına emin degilsen daha ucuz bir seyle basla. Sorun sadece bisiklet parasi degil, Türkiye'de bisiklet kullanabilmek. Kolay gelsin !

sahil derken seka parktan mı bahsediyorsun? oraya kadar nasıl gideceksin? :)

tütünçiftlik-60 evler-seka park.
ayrıca niye ezsinler yahu:D sahil cocuguyuz biz ahah:D

sürekli bineceksen ve hakkını vereceksen verilir.

ama belki de geçici bir hevestir, kendinden emin değilsen önce ekonomik bir tane al.

baktın sevdin bu işi sürekli kullanıyorsun, alırsın daha iyisini.

allah rahmet eylesin aşslslsl

yarışlara falan katılmayacaksan ki öyle görünüyor 900-1000 tl'lik bir bisiklet seni her türlü götürür. hatta bence katlanır bisiklet al her yere götür peşine.

manyaklar gibi bisiklet turlarını, bisikletçilerin hayatlarını filan izliyorum ve sıkılmıyorum yahu:) hayatımdan neden cıkardıgımı bılmemekle bırlıkte, lise sonuna kadar bısıklet hayatımdaydı benım. sonra bısıklet komurluge kondu ve unutuldu.
benım ıcın bısıklet meditasyon aleti olacak. oyle sağlık mağlık pek aklımda yok..
araştırdıgımda bısıkleti, karfur bisikleti alıp hamallık yapma gibi yorumlar aldım. sonra niyeyse yol bisikletlerinin duruşu, hızı vs cekıcı geldı. (daha once hıc yol bısıkletı surmedım orası da ayrı)
bısıklet guruları, bır ıkı hafta sıkıntı cekersın sonra alışırsın ve tadından yenmez gıbı yorumlarda da bulununca ıyıce merakımı cezbetti. ilk defa kendıme bı hedıye almaya nıyetlendım. olay bu:)

@sta
nedır bu ızmıt dusmanlığı yahu:D

izmitliyim ben de senelerim orda geçti. tanıyorum izmitlileri yani :)

ckarfur bisikleti sakın alma bak bu doğru işte. ben 2 yıl önce migrostan aldım 200 tl'ye bisikleti ben taşıyorum resmen :))

Verilir. 2500 TL'ye alacağın bisikletin ikinci el piyasası vardır. Alıcı bulman o kadar da zor olmaz. Örneğin birkaç ay sonra satmak istesen 2.000 lira civarına su içinde satarsın. Bu süre içerisinde de gerçek anlamda bir bisiklete binmiş olursun. Ama 500-1000 TL arasında alacağın bisikleti satmaya çalıştığında edeceğin zarar daha büyük olur.Elinde kalma ihtimali daha fazla.

2 bısıklet arasındayım su an zaten. specialized ve orbea. bakalım sonumuz ne olacak:)

şunu al
www.bisikletforum.com

fiyat iyi filan da, bu elcikler değişip, yarış bisikleti formuna girer mi?

Geçici heves mi değil mi diye kontrol için eğer çok zengin değilsen , verilmez.500-1000 tl arası çok güzel bisikletler var, önce onları al dene, daha fazlasına /iyisine ihtiyacın var mı gör, ondan sonra işi büyüt bence.

ne bisikleti bu? hangi tür bisiklet? yol, şehir, dağ, enduro, downhill? onu söylersen daha açıklayıcı bilgiler verebilirim.

@Tears of Devil
feci şekilde yol bisikleti almak istiyorum.. kaldı ki alacağım. hevesse de satacagım:)

sözlük ve duyuruyu yeniliyorum sürekli. onlara bakıyorum. okuduğum da söylenemez genelde öööööyle bakıyorum :((( bir de 9gag var aynısını yaptığım. onu okuyorum ama komikli olduğu için.

Herşeyi çift görmeye başlayana kadar oyun oynuyorum. Bazen de dikiş dikiyorum, örgü örüyorum.

dota 2 oynuyorum.
bazen de 4 tane bira alıp kapatıyorum ışığı, açıyorum spotify'ı.

eycof, mount&blade, 4chan, duyurudaki ya da sözlükteki muhtelif hesaplardan çapraz trollük, şizofreni, dambıllarla birkaç baştansavma hareket, tekrar eyfoc.
hepsi bir saat içinde gerçekleşiyor.

Hit parti parçaları oluyor listeli, hiphop, rnb, pop vs onlardan açıyorum, arka arkaya da çalıyor adamlar sıralamış nasılsa, mis. Oynuyorum da oynuyorum. Arada gözleri de kapatınca hipnotik bir etki yaratmıyor değil. Terle beraber stres de akıyor birazcık.

Buralara giriyorum, müzik dinliyorum, iki dışarı çıkıyorum, iki insanla konuşuyorum, biraz dizilerden eski bölümler izliyorum, göbek atıyorum. Böyle şeyler yapıyorum.

muzik dinliyorum.

Japonca çalışıyorum.

kitap okuyrum.

e5te şaşal su satarak falan. tam tarif ettiğin, riski de var, her an trafik açılabilir ve ezilebilirsin, suyu alıp para vermeden fıyabilirler. arada gelin arabası denk gelirse o da ek gelir getirir. (gelir kelimesini ikiledim, anlatım bozukluğu oldu).

Malesef makul bir yolu yok bunun, hem sirkülasyonu hızlı olan hem de kar marjı yüksek olan hem de kumar olmayan bir enstürman bulman imkansız. hedefine ulaşmak için her ay parana %25 değer kazandırman lazım. Bitcoin işine gir desem araştırması soruşturması bile 5000 liradan fazlaya tekabül eden enerji harcatır. ama mevcut koşullarda kumara yakın riskte işler olmadan yapamazsın.

imkb desen yine öyle sağlam tüyolar alman lazım ki o tüyolara ulaşmak da baya enerji harcatır. kaldıraçla forexe gir desen yine bunların kumardan hiç farkı yok sıradan insanlar için.

borsada sağlam tüyoyla 1-2 ay içinde %80 kazanç bile mümkün. sıradan biri için bunun gibi ince bir durumu kısa vadede 2 kere yakalamak ise imkansıza yakın.

borsa ve bahis dışında mümkün değil. borsa için sağlam tüyo lazım ancak futbola veya nba'e merakın varsa her gün bir iki saatlik analizlerle düzenli olarak kuponlar yapıp kazanabilirsin. yine de risk tabi elindeki 2500 tl'den de olabilirsin. bahis derken de iddaa'dan bahsetmiyorum kesinlikle iddaa'nın saçma politikaları ve düşük oranlarıyla kazanmak çok zor. yurt dışı bahis siteleri diyorum ancak onlar da illegal bilgin olsun.

cointellect patlamasa onu önerebilirdim. gerçi patlayacağı belliydi de ilk zamanları olsa girilebilirdi.

bir de amerika, çin ya da dubai'den elektronik cihaz alıp (iphone, fotoğraf makinesi vs) satabilirsin ama bunun için de ya yurt dışına gitmen ya da oralardan güvenilir bir arkadaş bulman lazım.

2500u harcama ve 7500 biriktirmek icin calis. Bu sekilde gayet mumkun.

eksiklik var tabii de lisenin en güzel kızını alsak örneğin, onun bile o zamanki hali çok kötü ki.

Maalesef hayatinda hep ukte olarak kalacak o. Yinede sonradan universitede telafi ettiysen salla gitsin. Bak ben unide de halledemedim daha beter. Zaman geri gelmiyor. Bok gibi gecti gitti genclik, ömür.

Lisede hic sevgilim olmadi, inektim +1

Üniversitede acigi kapadim zaten.
Lise aski yasamak ister miydim, emin değilim. Daha sosyal, rahat bi insan olurdum şimdi belki ama eksikliğini bilinçli olarak hissetmiyorum.

lisede bir kez aşık oldum ama sevgili olmadık. iki tane de sevgilim oldu, olması gerekiyormuş gibi hissettiğimden hoşlandığım iki kişi. birinden 2 hafta sonra, birinden 4 ay sonra dayanamayıp ayrıldım:) lisede imalı bakışmalarla, konuşmalarla heyecanlanmak yeterli. ilişki yaşamak için fazla erken. benim için öyleydi en azından.

ben ilkokuldayken abiler ablalar bana cok yakisikliksin ilerde cok canlar yakacaksin dediler..

ben ortaokuldayken abiler ablalar bana cok yakisikliksin ilerde cok canlar yakacaksin dediler..

ben lisedeyken abiler ablalar bana cok yakisikliksin ilerde cok canlar yakacaksin dediler..

üniversiteye gelene kadar farkedilmeyi bekleyen abazanin tekiydim. ne bana asik olundu ne de ben asik oldum. universitede tek tük iliskim oldu ama yine ask yok.

ivet +1, hayatım "bu çocuk çok can yakacak" diyen teyzelerle geçti ama kimsenin canını yakmadım ahaha.

lisede inek değildim, bir liseli için hiç fena olmayacak düzeyde farkındalığım vardı ama asosyaldim biraz. arkadaş çevrem vardı ama çok küçük bir gruptuk, onların başka arkadaşları da vardı lakin ben topluluk içine girileceği zaman geri çekilir, "eyw aga ben almiyim" derdim. kendi arkadaş grubumuzda sevgili olmayı düşünebileceğim, çekici bulduğum bir kız yoktu. onun dışında zaten karşı cinsle tanışmıyordum, yani ortamlara girmediğim için bağlantı yoktu. yoksa lisede karşı cinsle iletişim konusunda üniversitedekinden çok daha iyi ve rahattım.

velhasıl lisede hoşlandığım 2-3 kız oldu ama bundan onların haberi bile olmadı çünkü tanımıyordum bile. e hiyerarşi var bi' de, lise 2'deyken 4. sınıf bir kıza aşık olduğun zaman bırak kıza söylemeyi, arkadaşlarına bile söylemiyorsun "öyle iş mi olur amk boşver" diye.

öyle yani. lise dönemimi çok özlüyorum. o zamanlar çok mutluydum. birlikte bir şey yaptığım, karşılıklı "heyecanlaştığımız" bir tane bile kız olmadı ama ben kendim mutluydum. lisedeki halime döneceksem ömür boyu sevgisiz, aşksız yaşamaya razıyım açıkçası. özgüvenli, mutlu, kuul bi' heriftim o zaman. kendimi seviyordum aq kızlar sevmese ne olru ya. çok özledim be.

lisede de sevgililerim oldu, hatta orta sonda da oldu. olmasa eklikliğini yaşardım. çünkü o cengiz, ümit besen şarkılarını ben de çok severek dinliyorum. ister istemez bir trip durumları da oluyor.

şimdi 'ilk aşkım, sevgilim, liselim benim'i dinledikçe aklıma lisedeki o zamanki sevgilim gelmezse de kolpa duruyor şarkı üzerimde. o yüzden şanslı sayıyorum kendimi. tabii ki olmazsa olmaz değil, nedir yani. ama evet, olması güzeldi.

ivet'e sonsuz artılar verebilirmiyiz. teyzelerden çok arkadaşlar da diyor bunu ama ne aday var hoşlanan var.

platonik de mi olmadı lan?

Lisede inektim + 1 (Hala ineğim ben) Gerçi sevgilim olmuştu, daha doğrusu adı "sevgili" olan bir şeylerim olmuştu. Şimdi düşününce şu an hayatımdaki kişi sevgili ise, o zamanki kişi fasulye gibi bir şeymiş. Olmasaymış eksikliği de olmazmış; çok saçma, çok gereksiz şeylermiş. Lise zaten ergenlikte saçmalamanın dibi olduğu dönem, ilişkiler de ergen saçması oluyor birkaç haddinden olgun kişilerinkiler dışında. 18+ bir şey yaşamamıştım, yaşadığım 18-'yi yaşamasam bile olurmuş, gerek de yokmuş. Düşündükçe "Iyyy, piiii" diyesim geliyor. Zaten bir de vıcık romantik bir insandım; Julia Roberts, Meg Ryan filmleri ile hayatın anlamını bulmaya çalışıyordum. Aman aman, düşman başına, iyi ki geçmiş o dönem. Bir kere "çıkma teklifi" kavramı baştan komikmiş. 20'sinden sonra normal ilişki dediğimiz şeyleri doğrudan yaşayabilirmişim.

abi kusura bakma ama türkçe çok zayıf sende. o başlık nedir yahu.


cevap: bende yok öyle bir şey.

bu konuda rekor bana ait liseden sonra 2 üniversite ortamında bulundum. hayatımda hiç aşık olmadım. sevgilim de olmadı hiç :D

Lisede ben de olmadim kimseye asik. Lisede kimseyle sevgili de olmadim. Zaten lisedeyken ergendim, hemen hemen butun kizlardan hoslaniyordum, dolayisiyle birine asik olmam olanaksizdi. Biz kiz bana asik oldugunu soylemisti o zamanlar, onla da sevgili olmadim, derken lise bitti.

Eksiklik hissediyor musun dersen, lise eglenceli gecti benim icin, hicbir seyin eksikligini hissetmiyorum o donemden. Ama biraz dangalaktim.
Lise 1'de inektim ama kendini ortamdan soyutlamis inek degildim. Sifin en caliskani etiketi bana aitti. Lise 1'den sonra ani bir boslayis ve vurdumduymazlikla o sifati kaybettim. Hiperaktiflik-delilik karisimi bir hal ile gunler gunleri kovaladi. Butun bu donemler icerisinde sevgili diye bir olay yoktu.

türkiyenin en iyi ve sosyal liselerinden birinde okudum. Kendimde çok dışa dönül ve bilinen biriydim. İlişkim olmadı,arayışım da..karşı cinsi tanıyıp uğraşmak yerine kısa gilm festivallerini takip edip felaefe sempozyumlarına katılırdım. Sanat,kültür ve beyoğlu ile tanıştım. Sonrasında unv de güzel bi ilişki yaşadım..
Çok da mutluyum,iyiki lisede ilişkim ya da sevdiğim biri olmamış. Ha tabi platonik kovaladıklarım olmadı değil o ayrı ;)

lise aşkı çok can acıtır..hiç olmasın daha iyi.

Lisede platonik aşık oldum, acı çektim falan. Hiç sevgilim olmadı, onu bırak 21 yaşına kadar sevgilim olmadı. Ben "oğlum üniversitede kızlar teklif ediyormuş lan" geyiğine az da olsa inanıyordum.

Mini itiraf, liseli kızlara ilgi duyuyorum. Liseyi "boş" geçmiş olmamdan kaynaklandığını düşünüyorum. En azından beni seven biri olsaydı, benim sevdiğim biri olsaydı, elini falan tutup öpseydim yeterdi o zaman zaten. Çocuktum o zaman.

Bunu çok düşünmüşümdür. Şuan inançlı biri değilim ama ozaman muhtemelen muhteşem araştırmalara girişip birine inanmaya başlardım. İnsanların içlerinde bir boşluk olur ve bunu doldurmaya çalışırlar hayat boyu. Muhtemelen odurumda bunu yanlış yerlerde arayıp çok dindar biri olurdum.

"çılgın mısınız lan bunların gerçek olabileceğine nasıl inanabiliyorsunuz?" derdim. hıristiyanların afrika'da kabile kabile gezip, dinlerini pazarlamayı nasıl başardıklarını, ne anlatıp da kanmalarını sağladıklarını hep merak ederim mesela.

etrafta ibadethaneler varsa ve biz fanusta yaşamıyorsak öyle bir şey mümkün olmayacaktır. onu geçtim, insan ille düşünür "nereden geldim, nasıl var oldum" diye; ister dini, ister biyolojik bir sebebe dayandırsın bunu, ille düşünür orijinini.

cık, olmamış bu soru.

ben tüm hayatını fiziğin "eylemsizlik" kuralına göre yaşayan biri olarak bişey yapmaz aynı devam ederdim muhtemelen. böyle gelmiş böyle gider hesabı.

böyle bir şeyin var olması zaten fazla ütopik. önemli olan bu koşullar sağlandığında ne düşündüğümüz. okul kitapların hangisinde yazıyor ki erkeiği tanrı çamurdan yarattı, kadını da onun sol kaburgasında diye? biyoloji kitaplarına ne yazıyorsa o. zaten telvizyonda ve dışarda bu konuda insanları manipule etmeye çalışan o kadar çok insan var ki. işte bu soruda bunların hepsini görmezden geliyoruz. odaklanmamız gereken sonradan kendi çabamızla öğrendiğimiz dogmalara ne kadar bağlanıyor olduğumuz.

dinsiz devam.

Ben agnostiğim. Fakat çevremdeki dincilerden yola çıkarak net bir şekilde şunu söyleyebilirim, bu kişiler çok kesin bir şekilde kendilerine anlatılan dini yoksayar, inananları yanlış yolda olmakla suçlarlardı.

Sadece o dinin mensubu ailede doğdu diye o dine mensup inananların %90'ı. Yani koyu bir şekilde savunma yapan bu kişiler mensup oldukları bu dinin kitabını bile okumuyor genelde.

Örneğin anne ve babam. Babam tamamen müslüman ailede doğup onun kültürü ile büyümüş birisi. Bayram hariç namazı yok. Annem kuran'ı birden fazla kez okumuş, namaz kılan biri. Annem eskiden babam gibiydi. Sonra böyle oldu. Agnostik olduğumdan ikisi ile de kavga ettim. Adeta saldırdılar. Fakat en serti babamdan oldu. Hakaretlere vardı. Babam hristiyan ya da ateist bir ailede doğmuş olsaydı birebir aynı şekilde onu savunacaktı. Annem de babam da kötü insan ya da yobaz. Değiller. Türlerinin (müslüman oluyor bu bizim toplum için) başarılı birer örnekleriler.

İnsanların yapıları böyle. Çoğunluk sorgulamadan ilk verileni kabul edip, sonradan sorgulamaya ve yeni gelenlere karşılar. Bunun ırk ve coğrafya ile alakası yok.

e böyle toplumlar var hiçbir şeye inanmayan adam bir şekilde başka bişiye inanıyordur, ahlak, iyilik, kötülük vs gibi ona devam eder. oo biri dedi cehennem diye bir yer varmış hepimiz yanacakmışız ben namaza başliyim pazarlarıda kiliseye giderim buda dan af dilerim falan diye düşünmüyor onlar.

açık konuşayım, o yaşa kadar hiç duymayıp ondan sonra duysam "voaaa" der ve etkilenip karıştırırdım biraz. dinin hiç olmadığı bir yerdeysem eğer, dinin sebep olduklarını da bilmezdim ve dolayısıyla "allahuakbağğaarr" diyerek kafa kesen müslüman imajı oluşmazdı kafamda, veya ramazan'da yemek yediği için dayak yiyenler...

fazlasıyla mistik ve ilginç bulduğum için kesinlikle incelerdim. karakter olarak birilerine yaslanmaya, daha "güçlü" bir şeye ait veya onun korumasında hissetmekten hoşlanmaya yatkınımdır. dolayısıyla "olm allah varmış lan" deyip bir dine mensup olurdum gibime geliyor, mevcut karakterimi göz önüne alırsak.

işin açığı, çok dindar bir ailede büyümeseydim yine hala "sözde" de olsa müslüman olurdum diye düşünüyorum. ancak çocukken din hakkında çok fazla şey okumak ve görmek zorunda bırakılınca, bu dincilerin cartların curtların kamplarına ve okumalarına falan gönderilince zamanla soğudum ve nihayetinde istifamı verip çıktım.

türkiye gibi bir coğrafyada yaşıyorum. o konuda sıfır olsam bile allah'ın günü beş vakit ezan sesi duyuyor ve cami görüyor olurdum. ister istemez de gider sorardım bu iş neyin nesidir diye.

bir şekilde inanma ihtiyacı, dayanılacak bir kudret aramaya iterdim kendimi de 25 yaş da çok uç bir örnek olmuş. bari 15-16 deseydin.

zorlamayım, bu coğrafyada yine müslüman olurdum. gevur ellerinde doğsaydım da kuvvetle muhtemel gayrimüslim olacaktım.

yanlış bilmiyorsam islam'a göre din size tebliğ edilmediği zaman sorumlu değilsiniz, yani dinden kitaptan hiç haberi olmayan biri ahirette soruları köprüyü falan pas geçebilecek

www.youtube.com
işte bu ilk kabilelerdeki gibi olmak isterdim, konuyu bilmemek en güzeli o yüzden durduk yere biri bana gelip dini anlatsa, sorumluluk altına soksa ben de kuran okuyup yukarıdaki olayı öğrensem bir dini seçmeden önce beni dinle tanıştıran kişiyi ateşe verirdim ondan sonra da birini seçip kaybolan yılların korkusuyla yobaz olurdum ondan sonra din kardeşimi yaktığım için pişman olup tövbe eder bu sefer de inanmayanları ateşe verirdim

25 yaşına kadar değil de bayağı bir yaşıma kadar ben de dinle ilgili bir şey görmedim. Çocuklar arasında oyunlarda konuşulmazdı, evde de konuşulmazdı. En yakın cami de uzaktı, çok ezan da duymazdım. konusma ben konusuyorum daha bitirmedim'in dediği gibi çok da bir açıklama almazdım sorsam bile. Açıkçasoı Taş Devri, Casper falan varken de ilgimi çekmezdi ve umrumda olmazdı hiç. Çevremde de çok inançlı insan yoktu. Sadece bir komşumuzun kızı "Okula gidiyorum" demişti, defterinde "İmanın Şartları" falan yazıyordu. Anneme sormuştum, "Niye Ayşe ile bizim derslerimiz aynı değil" diye; o da "O Kuran kursuna gidiyordur" demişti. "Peki, o da ona gitsin" diye de sallamadım.

İlkokul öğretmenimiz ateistti (bunu bir 10 yıl sonra anladım), ortaokulda din dersine Coğrafya, Fizik öğretmenleri falan girer, bizi boş bırakırlardı veya kitap okuma dersleri olurdu; sessiz sessiz kütüphaneden aldığımız kitapları okurduk. Lisede ise Müzik öğretmeni giriyordu, o da solcu, sendikalı ve ateistti. Hafta sonu senfoni orkestrası konserlerine ve konçertolara gidersek Din 5 gelirdi, gitmezsek 4. Orta Öğretim Başarı Puanı önemli olduğu için giderdik. Sonrasında da bize akımları, bestecileri falan anlatırdı öğretmen. Genelde onu da dinleyen olmazdı da, benim hoşuma giderdi. Lise sondayken, bu sefer Matematik öğretmeni girdi derse. O da "ÖSS'ye çalışın hadi" der, bırakırdı. Bu konuda sadece bir yaz tatilinde 10 dakikalık bir konuşma geçmişti yaz tatilinde arkadaşlarımla. Bir arkadaşım "Ben inanmasam da olur bence, hayatımda bir şey değişmez" demişti, başka bir arkadaş "Yok, ben inanmak istiyorum" demişti. İkisine de katılanlar katılmayanlar oldu; sonra yakantop oynamaya devam ettik, konu da orada kapandı.

Sonuç olarak, üniversiteye geldiğimde din bilgim "Günde 5 kere ezan okunuyor. Bazı insanlar oruç tutuyor, bazı insanlar tutmuyor. Tutana da tutmayana da saygı göstermek gerek"ten öte değildi. Açıkçası merak etmemiştim de, umrumda değildi. Hayatımda bir boşluk hissetmedim, "Nereden geldik, nereye gidiyoruz" sorularının cevaplarını bilmesem bile bu tarz tartışmalar ortaokul-lise yıllarımda bazı derslerde yapılmıştı ve birtakım belgeseller izlenmişti. Aldığım cevap tatmin etmemişti ama açıkçası alternatiflerinden daha mantıklı geliyordu. O da bir sonuca bağlanmadı ve bağlanmasını beklemiyorum da.

Diyelim ki şu saatten sonra elime bilcümle kutsal kitaplar geçti. İki şey yapabilirdim sanırım. İlki makale hakemliği yapan insanım, kitapları da oturur değerlendirirdim. Büyük olasılıkla "Bu nereye dayanıyor", "Kaynak göster", "Kanıtla" gibi çizgiler çekebilirdim. İkincisi ise, ki büyük olasılıkla bunu yapardım, okur okur, "Bunun burası güzelmiş, şunun şurası güzelmiş. Dur bakayım bunlar nasıl oluyor" bilcümle dinlerden bir aranjman yapardım.

Simdiyle ayni olurdu. Zira dediginiz durumu 17 yasimdayken kendi kendime uyguladim. En bastan arastirdim, dusundum, sorguladim ve secimimi yaptim.

çocukluğumun net hatırladığım kısımları var, o zamanlar ben animisttim. islamcılar, hacı dedem, anam babam, laik tcnin din hocaları, zorunlu din müfredatları vs cayırtı yapmasaydı bildiğin şamanist olurdum o kadar zamanda.
muhtemelen şimdiki gibi ateist olmazdım. ya da çok geç evrelerde olurdum. ama kurumsal tektanrılı dinleri pek benimseyeceğimi falan sanmıyorum.

(bkz: karaciğer)

arabayı hiç kullanmayacaksan neden benzin dolduruyorsun?

miktarına bağlı. çok kullanırsan yağ, ancak ben yeterli protein alamıyorum dersen günlük 1 ölçek filan kullanabilirsin. mehmet özün ksıa videosu var arat izle tam da bu konuyla ilgili.

edit: stndrd protein tozlarının 1 ölçeğinde 20-25 gr protein bulunur.

@yyyy

ne bilim. kılo alırız falan. olamaz mı?

proteinli kullanırsan gut, k.hidratlı kullanırsan göt yapar.

bunun bide spor yapmamasına rağmen protein tozu içip zaten zayıfım biraz kilo almak için yapıyorum diyenleri var, sağlıklı karaciğer batıyor size heralde.

Vücudumuz insülin diye bir hormon salgılıyor all girls dream. Bu hormonu doğru şekilde kullanırsan kas kütleni artırırsın, yanlış şekilde kullanırsan yağ bağlar obez olursun. Lakin şöyle bir şey var; insülin bu ikisini ayırt edemez. Salgılandığında vücudunu o an nasıl yönlendirdiysen ona göre işlem yapar. Ben işime bakarım vücut yağ bağlamış kas yapmış siklemem der kısaca.

Peki ben bu konuyu nereye bağlayacam? Şuraya bağlayacam: Sen doğru malzemeyi doğru şekilde kullanmazsan, kullandığın ürün "Bu adam yağ bağlamış kas yapmış siklemem" der. Her şeyi doğru ve amacına uygun şekilde kullanmak gerekiyor. Yoksa bu ürünler sihirli şeyler değil, işe yarayıp yaramaması senin ne yaptığına bağlı.

Supplementlerin spor yaparken bile etkileri çok minimal.

Yani, paranı çarçur etmiş olursun. Kilo alma amaçlı alacağın gainer vs. de sana göbek olarak dönebilir.

raam.org

böyle birşey var ama?

şu da eli yüzü düzgün bir başka versiyonu:
www.umityalcin72.com

(ilk karedeki bir devlet ihalesi yazısı altındaki kareye uymuyor tabii)

@ismail yk tam olarak aradığımı bulmuşsun, sana ve @prodeq e çok teşekkürler

Müzik konusunda çok yetenekli. Kulağı gerçekten çok iyi.

"Sen hiç aşık olmadın mı be kanka" deyişini hiç unutamam.

www.youtube.com

1.bp.blogspot.com

ben daha yeni övdüm almayayım

Yetenekli olabilir ama vizyonsuz bir apaci. Nesini ovucez?

Kanunu iyice dinledim. Aklımdaki sonuç parametreleri sadece şununla uygun buldu.

www.youtube.com

Bknz: 10. saniyede

Edit: Shazam mısın mübarek

cinayetsin

bu herif nerden baksan 35-40 yaşında vardır. çocukluktan beri enstrüman çalıyor. sadece bu değil abileri ve ablası da böyle türlü türlü enstrüman çalıp müzik yapıyorlar. belli ki doğuştan bariz yeteneği var müziğe. 30 senedir de aktif müzikle uğraştığını düşünürsek şaşırtıcı değil.

beğenirsin beğenmezsin o ayrı mesele.

edit: kendisi de gelmiş zaten.

www.youtube.com

şunun don omardan sean paulden ne farkı var

O kadar enstrümanı çalan adam boş biri değildir diye düşünüyorum fakat kariyer olarak seçtiği yol rezalet, o da inkar edilemez bir gerçek.

bu arada videonun 5:45te yaptigi hareket saygisizlik olarak karsilanir. zira arkadaki abi de rahatsiz oluyor zaten

they get rotten if you don't put them to the fridge

ekmek için stale kullanılır

"go off" kullanılabiliyor

spoil

go off+1 bi de

"go off" aşırı ingiliz. amerika'da "go bad" diyebilirsin. ya da süt için "spoiled" denebilir. ekmek için "stale" bozuktan çok bayat demek olur.

"go bad" sana gider hocam.